1511’deki Şah Kulu isyanıyla sarsılan Osmanlı, I. Selim, 1512 yılında tahta geçtikten sonra, Safevi Devleti ve Kızılbaşlar'la olan sorunları halletmek için kendini hazırlamıştır. İlk önce dönemin müftülerine fetva çıkartıp, Kızılbaşlar'ın katledilmesini kendince helâl kılmıştır.1 Aynı şekilde Türkmen aşiretleri bütünleşmeye başlayan Şah İsmail bir Şii lideri olarak etrafındaki tüm sancakları Şii mezhebinde toplamak istemişti. Her iki tarafta Orta Doğu’da hâkimiyet kurmak için öncelikle diğerinin ortadan kalkmasının gerektiğine inanıyordu. Sultan Selim, Özbek Han’ına da haber göndererek onun, babası Şeybani Han’ın intikamını almak için harekete geçmesini bildirmiştir1. Yavuz Sultan, Şah İsmail’in halifelerinden olan Kılıç adında Safevi bir elçi ile Farsça bir mektup yazarak İzmit’teki ordugâhından İslam’a aykırı hareketlerinden dolayı tövbe etmesini yoksa savaşacağını belirtmiştir. Sultan’ın ordusu ilerlerken Şah ise mektubu Hamedan’dayken eline almıştı. Osmanlı ordusunu karşılamak amaçlı yola çıkan Safevi ordusu Çaldıran Ovasında Osmanlı ordusuna ani baskın yapmak yerine beklediği belirtilmiştir. 23 Ağustos 1514 ‘ karşılaşan iki Türk ordusunda Osmanlı tarafında yaya ve topçu birlikleri varken, Safevi ordusu ise ağırlık süvariydi ve topçu birliği yoktu. 24 Ağustos'ta gerçekleşen savaşta Osmanlı kuvvetleri zafer kazanırken, Safevi'ler bozguna uğramıştır. Savaşın kazanılmasında Osmanlı ordusunda ateşli silahların olması belirleyici olmuştur3 Muharebe, Osmanlıların lehine sonuçlandı. Muharebede yaralanan ve atından düşen Şah İsmail, askerlerinden birinin atını ona vermesi ile savaş alanından kaçtı4. Sultan Selim ise yoluna devam ederek Tebriz’e kadar girdi.4 Bu sırada Tebriz’de bulunan Timur’un torunu Beddiüzzaman Mirza ise Sultan Selimin ordusuyla birlikte İstanbul’a yola çıkmıştı. Ve Herat'da başlayan hayatı İstanbul'da son bulmuştu.
Yaşadığı ağır yenilginin ardından Şah İsmail
ve Safeviler daha içe dönük bir yapıya girdiler. Şah, bundan sonra hayatının
sonuna kadar hiçbir sefere çıkmadığı gibi, siyahlar içinde dolaşmıştı.5
15 Eylül 1514’te Tebriz’den Karabağ’a hareket eden Sultan Selim burada kalıcı
olmayarak. Amasya Sancağına döndü. Nahcivan gibi bazı bölgelerde yapılan
yağmalamalarda askerini kontrol etmediği gerekçesiyle Hersekzade Ahmet Paşa ve
Dukakinoğlu Ahmet Paşalar azledildi. Nefsi bir katliamdan kaçınan Sultan bu hamlesiyle de katliam gibi bir niyetinin olmadığını göstermişt. Anadolu ve Rumeli'ye uzak olması sebebiyle İran üzerinde kalıcı
olmak istemeyen Sultan Selim ve ordusu buradan stratejik bazı sınır şehirleri
alarak geri dönmüştür. 1520 tarihinde Yavuz Sultan Selim’in vefatı üzerine
rahat bir nefes alan Safeviler, 1524 yılında da 38 yaşındaki Şah İsmail’in
vefatıyla da üzüntüye boğulmuşlardı. Şah İsmail devletin dilini Türkçe olarak
belirlemiş ve “Hatayi “ mahlasıyla da şiirler yazmıştır.
İki Türk
Hakanı güç gösterisi için birbiriyle mücadele etmiş kazanan aslında kimse
olmamıştır. Devletler varlıklarını sürdürmüş ama psikolojik etkisi yıllarca
devam etmiştir. Bu olay Anadolu ve Azerbaycan Türklüğü için bir kıstas veya bir
rekabet alanı değildir. O dönem iki Türk hakanı birbiriyle mücadele etmiş ve savaş
bitmiştir. Şah da Sultan da bizimdir.
1-Fehameddin Yıldız Başar, Ed. Dursun Hakkı “Safeviler”,
Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, İstanbul: Çağ Yayınları, 1989, 542
2-Yücel- Sevim, Osmanlı Klasik Döneminin Üç Hükümdarı,
118-119.
3-Norman Housley. The Later Crusades, 1274-1580: From Lyons
to Alcazar. Oxford University Press, 1992, s.120.
4-Hammer, Joseph, Von.
Osmanlı Tarihi, Cilt 1, Çev: Mehmet Ata, Abdülkadir Karahan, İstanbul, 1990.
5-Cavanşir- Necef, Şah
İsmail Hata'i Külliyatı, 113
Yorumlar
Yorum Gönder